Yetişkin Psikoterapisi

Yetişkin psikoterapisi, yetişkinlerin geçmiş ilişkileri ile şekillenmiş iç dünyaları hakkında farkındalık oluşturmalarına, sorunlarını anlamalarına ve çözmelerine yardımcı olan terapötik bir süreçtir.

Bu süreç, psikolojik destek almak isteyen yetişkin birey ve uzman bir psikoloğun kişinin terapi hedeflerine ulaşabilmesi için ihtiyaca göre haftada bir gün, elli dakikalık seanslar planlanarak yürütülür.

Bu seanslarda, terapist ve danışanın iş birliğiyle danışanın bugün yaşadığı duygusal, ilişkisel ve kişisel sorunlarını anlamalarına ve değiştirmelerine yardımcı olarak sıkıntılarını hafifletmeyi amaçlamaktadır.

Şema Terapi

Şema Terapi, Young ve arkadaşları (2003) tarafından saf bilişsel terapilere cevap vermeyen, özellikle kronik kişilik bozuklukları tanısı almış bireylere etkili bir tedavi yöntemi sunmak amacıyla geliştirilmiş bütünleştirici bir tedavi yöntemidir (Young ve ark., 2003). Geleneksel bilişsel terapilere (Beck, Rush, Shaw ve Emery, 1979) dayanan bu model bağlanma kuramı, geştalt terapi ve psikodinamik terapiler gibi terapi modellerini bütünleştirici bir model olmak ile birlikte bu terapi modelleri ile bire bir örtüşmemektedir (Young, ve ark., 2003).

Çocuklukta güvenli bağlanma, bağımsızlık, başarı ve kimlik hissi, özgürlük, kendiliğindenlik ve oyun, gerçekçi sınırlar gibi çocukluk ihtiyaçlarının karşılanmaması veya çok fazla karşılanması ile bireyler erken dönem uyum bozucu şemalar geliştirmektedir (Young, 1999). Şemalar olarak kavramsallaştırılan, bireyin kendisi ve başkaları ile ilgili sahip olduğu temel inançla bireyin kimlik hissi, duygusal iyilik halini, kişilerarası ilişki kalıplarını ve davranışlarını şekillendirmektedir. (Young ve ark., 2003).

Erken dönem uyumsuz şemalar ile daha önce, bağlanma problemleri (Mason, Platts ve Tyson, 2005; Roelofs, Onckels ve Muris; 2013; Roelofs, Lee, Rujiten ve Lobbesteael, 2011), depresyon (Lumley, Dozois, Hennig ve Marsh, 2011; Muris 2006; Orue, Calvete ve Padilla, 2014; Roelofs ve ark., 2011), yeme bozuklukları (Unoka, Tölgyes, Czobor ve Simon, 2010; Muris 2006; Yıldız, 2017; Yurtsever ve Sütçü, 2017), kaygı (Özbaş, Sayın ve Coşar, 2012, Kömürcü ve Gör, 2016) ve kaygı bozuklukları, madde kullanımı, yıkıcı davranışlar (Muris, 2006), travma sonrası stres belirtileri (Karatzias, Jowett, Begley ve Deas, 2016), duygu düzenleme güçlükleri (Yurtsever ve Sütçü, 2017) incelenmiş ve bu değişkenlerin ilişkileri araştırmalar tarafından desteklenmiştir. Ayrıca yapılan çalışmalar, geçmiş deneyimlerden kaynaklanan ve yeni deneyimlere yön veren uyum bozucu şemaların sadece akut psikolojik belirtilerin değil, özellikle Bordeline Kişilik Bozuluğu (BKB) gibi kronik kişilik bozuklukları semptomlarının da tanımlayıcı çekirdeği olarak ele alınabileceği ve tedavi aşamalarına entegrasyonu ile etkili bir tedavi yöntemi olarak kullanılabileceğini de göstermiştir  (Young ve ark., 2003; Carr ve Francis, 2010).

Young ve arkadaşları (2003), geçmiş ebeveyn deneyimleri ile edinilen biliş, duygu, anı ve bedensel duyular aracılığı ile bireye hükmeden, yetişkin işlevselliğini zorlaştıran ve değiştirilmesi zor 18 erken dönem uyum bozucu şema (Terk edilme, güvensizlik/kötüye kullanım, duygusal yoksunluk, kusurluluk/utanç, bağımlılık/yetersizlik, sosyal izolasyon/yabancılaşma, hastalıklara ve zarar görmeye karşı dayanıksızlık, ayrıcalıklık, iç içelik/gelişmemiş benlik, başarısızlık, yetersiz özdenetim, boyun eğicilik, kendini feda, onay arayıcılık, olumsuzluk/karamsarlık, duyguları bastırma, yüksek standartlar ve cezalandırıcılık) öne sürmüştür (Young ve ark., 2003). Erken dönem uyum bozucu şemalar ise BKB gibi kişilik bozukluklarının kronik psikopatolojilerin davranış örüntüleriyle iç içe geçmişlerdir (Young, 1990; Young, 1999;Young ve ark., 2003).

Uyum bozucu şemalara ek olarak, Young ve arkadaşları (2003) özellikle BKB’de bireyin problematik duygular ve kişilerarası ilişkiler karşısında sıklık ile başvurduğu incinmiş, kızgın, dürtüsel ve mutlu çocuk modu, cezalandırıcı ve talepkar ebeveyn modu ve sağlıklı yetişkin modları kavramlarını geliştirmişlerdir (Young ve ark., 2003). Bazı araştırmacılar tarafından farklı şemalar, duygular ve davranış örüntülerinin bir arada gözlemlenebildiği bu şema modlarının, kişilik bozuklukları gibi psikopatolojiler söz konusu olduğu zaman üzerinde daha fazla durulması gerektiği söylenmektedir. Bu kapsamda şema modelinin amacı; işlevsiz inançların temelini oluşturan erken dönem uyum bozucu şemalar, modların altında yatan ve yerine getirilmemiş ihtiyaçları karşılamak için bilişsel, davranışsal ve yaşantısal teknikler yolu ile sınırlı ebeveynlik ve empatik yüzleştirme tekniklerini kullanarak etkili bir tedavi modeli sunmaktır (Jacob ve Arntz, 2013). Yapılan istatistiksel çalışmalar ise, şema terapinin özellikle duygusal düzensizlik, kendine zarar verme, dürtüselllik ve kimlik bozukluğu ile karakterize BKB gibi kronik kişilik bozukluklarının tedavisindeki etkisini ispatlamıştır.

Klinik Psikolog Sergen Akbay

EMDR Terapi

EMDR Terapisi travma perspektifi ile çalışır. Önce EMDR’yi tanıyalım.
EMDR’nin açılımı ‘Eye Movement Desensitization and Reprocessing’tir. İngilizceden dilimize geçen bu kavram, ‘göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işleme’ anlamına gelmektedir. EMDR Terapi yaklaşımına göre bugün yaşadığımız psikolojik problemlerin temelini geçmişte yaşadığımız olumsuz yaşam olayları (travmalar) oluşturur. Yani EMDR, travma yaklaşımlı bir terapi ekolüdür.

Anılar belleğimize ya olumlu ya da olumsuz olarak kaydedilir. Nötr anılar yoktur. Bunun sebebi aslında beynimizin ekonomi yapmasıdır. Her şeyi kaydedemez, belirli bir kapasitesi vardır. Olumlu anıları kaydeder, çünkü yaşamak için buna ihtiyacımız vardır. Psikolojik sağlamlığımızı oluşturan kaynaklarımızı oluşturur bu anılar. Ne kadar çok olumlu anım var ise o kadar iyidir. Olumsuzları ise hayatta kalma şansını artırmak için işler. Bu geçmişten atalarımızdan bizlere kalmış en büyük mirastır.

Yukarıdaki araba örneğini yeniden anımsayalım..
“Küçükken annemle kalabalık bir yolda karşı karşıya geçerken önümden hızlı bir araba geçtiğinde aniden geri çekilmişizdir. Annem ve ben aşırı korkmuşuzdur. Beyin bunu kaydeder çünkü bir sonraki yola çıktığımda bunu hatırlayıp daha dikkatli olursam hayatta kalma şansım artar. Ancak beynim bunu tam olarak işleyemezse ne olur? O anıya dair resimler (araba görüntüleri), sesler (trafik sesleri), o an hissettiğim duygu (muhtemelen korku), bedenimdeki duyumlar dağınık bir şekilde beynimde dolaşır. Ne zaman ki bir araba görsem, trafik sesi duysam o anıyla ilişkili duygularım tetiklenebilir. Sürekli bir tehdit algılarım. Bu sistemi başka durumlara uyarlarsak; patronumun karşısında kötü hissediyorum, topluluk karşısında konuşamıyorum, köpeklere yaklaşamıyorum, biri bana bağırınca boğuluyorum vs. gibi birçok varyasyon üretebiliriz.”

Bunun sebebi travmatik ya da olumsuz bir yaşantı sırasında bilgi işleme sistemimizde aksaklık yaşanır. Bu aksaklık travmatik anıların olduğu gibi saklanmasına neden olur. Peki bu ne demektir? İşlenmemiş anılar, günlük yaşantıda anıya dair hatırlatıcı benzer bir durum, ses, düşünce veya duygu deneyimlediğimizde yeniden tetiklenir. Tetiklendiğinde ise benzer olumsuz duyguları yeniden yaşantılarız. Anılar işlenmediği için şimdiki algılar geçmiş olaylara karşı işlevsel olmayan duygu, düşünce, inanç ve beden duyumları içerir. Anı geçmiştedir ancak dün yaşanmış gibi etkilidir.

Travmatik anılar sadece savaş, şiddet, doğal afetler vs. olarak ele alınmaz. Geçmişte yaşanılan yoğun eleştiri, dışlanma veya değersizlik tecrübeleri de bir o kadar travmatik olabilir. EMDR geçmişte yaşanan ve sağlıklı işlenmemiş anılar ile çalışır. Terapist ve danışan geçmişe yönelik bir anı planlaması çıkarır, belirlenen sıraya göre bu anıları işlemeye başlar. İşleme nasıl yapılır?

EMDR yeniden işlemeyi yaparken çift yönlü uyarımdan faydalanır. Çift yönlü uyarım, danışanın terapistin iki yana hareket ettirdiği parmaklarını gözleriyle takip etmesiyle olur. Göz hareketlerinin kullanılamadığı durumlarda çift yönlü dokunuş da kullanılabilir. Çift yönlü uyarımın beynin sağ ve sol yarım kürelerini uyardığı varsayılmaktadır. İşleme bittiğinde ise kişi geçmişte yaşadığı anının yükünden kurtulur ve bugün yaşadığı psikolojik sorunlarının da bununla birlikte çözülmesi beklenir. Artık onlar sadece bir anıdır, bugünü algılayışta gölgeleri yoktur.

Klinik Psikolog Sergen Akbay

Narrative Terapi

Narrative Terapi, 1980 yılında Avustralya’dan Michael White ve Yeni Zellanda’dan David Epston’un, kişiyi kendi hayatının uzmanı olarak kabul ettikleri, sorun ile birlikte alternatif hikayelere odaklanan, patolojize etmekten uzak geliştirdikleri bir yaklaşım modelidir.

Bireysel ve toplum çalışmalarında etkilidir.

Felsefe, kültürel antropoloji ve psikoloji alanından birçok değerli isimin fikirleri benimser. Problemi kişiden ayrı olarak değerlendirir ve kişilerin becerilerine, değerlerine, bağlılıklarına, inançlarına, ve yetkinliklerine odaklanır.

Terapistin merkezciliğini ortadan kaldırarak, kişinin ihmal ettiği hikayeleri yeniden hayat hikayelerine yerleştirmeyi hedefler.

İnsanların anlam yükleyici olduğunu ve bu anlamların etkisini savunur. Hayat ve kişiliğin çok katmanlı olduğuna inanır. Bu nedenle de alternatif hikayeleri destekler. Sorunu kendi bağlamında değerlendirir ve kişinin problem karşısında kendi eylemlerini belirleyebilmesini hedefler.

Bireysel, çift, çocuk ve ergenler ile etkili olduğu kanıtlanmıştır. Özellikle travma alanında başarı sağlamaktadır.

Klinik Psikolog Sude Kılıç

 

Narrative Terapinin Çalışma Alanları:

  • Kaygı Bozuklukları
  • İhmal/İstismar
  • Depresyon
  • Kayıp ve yas
  • Öfke
  • İlişkisel Sorunlar
  • Zorlu yaşam deneyimleri / Travmalar
  • Psikolojik kaynaklı bedensel sıkıntılar
  • Uyku sorunları
  • Travmaya bağlı gelişen psikolojik sorunlar
  • Sağlıklı sınır geliştirme
  • Şiddetsiz iletişim
  • Çocuk / Ergen Psikoterapi
  • Kaygı
  • Öfke Problemleri
  • Sınır ve disiplin
  • İletişim ve sosyal becerilerde güçlük
  • Okula uyumda güçlük
  • Dikkat eksikliği ve hiperaktivite
  • Dürtü kontrolde zorlanma
  • Zorlayıcı deneyimler (boşanma,hastalık, göç vb.)
  • ​​Akran zorbalığı
  • Kimlik bunalımları
  • Aile ve arkadaş ilişkileri
  • Öfke problemleri
  • Sağlıklı sınırlar
  • Sınav/Okul/ Gelecek Kaygısı
  • Okulda uyumsuz davranışlar

Bilişsel Davranışçı Terapi

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), duygusal zorluklara ve psikopatolojiye katkıda bulunabilecek olumsuz ve işlevsel olmayan otomatik düşünceleri değiştirmeye odaklanan, bilimsel olarak etkinliği kanıtlanmış bir psikoterapi yöntemidir. BDT aracılığıyla bu düşünceler tanımlanır, sorgulanır ve daha nesnel, gerçekçi düşüncelerle yeniden yapılandırılır, değiştirilir. Diğer psikoterapi ekollerine göre kısa süreli, semptom odaklı ve yapılandırılmış bir yaklaşımdır.

BDT, çocuklar, ergenler ve yetişkinler de dahil olmak üzere her yaştan insan için uygundur.

Klinik Psikolog Sergen Akbay

Bilişsel Davranışçı Terapinin Çalışma Alanları

  • Depresyon
  • Anksiyete  Bozuklukları
  • Özgül Fobiler
  • Travma Sonrası Stres Bozukluğu
  • Sosyal Fobi
  • Panik Bozukluk
  • Obsesif Kompulsif Bozukluk
  • Davranış Problemleri
DANIŞMAN PSİKOLOGLARIMIZ

Ekibimiz

Oliva Danışmanlık tüm hizmetleriyle sizlerle.
Gizem Koyuncu

Gizem Koyuncu

Uzman Klinik Psikolog
Berfin Akannaç

Berfin Akannaç

Klinik Psikolog
Dilara Güner - Psikolog, Çift ve Aile Terapisti

Dilara Güner

Psikolog, Çift ve Aile Terapisti