Blog

Psikolojik Sağlamlık Nedir?

Psikolojik Sağlamlık

İngilizce sözlükte ‘resilience’ olarak, türkçe karşılığı ‘dayanıklılık’ olan bu kavram Latince kökenli ‘resilire’ kavramından türemiştir, ‘maddenin esnek ve elastik olması, kolayca eski haline dönebilmesi’ anlamına gelmektedir.

Psikolojik dayanıklılık zorlu yaşam deneyimleri ardından kişinin yaşama uyum sağlayabilmesine yardımcı olan en önemli psikolojik faktördür. Peki zorlu yaşam deneyimleri nelerdir?

Zorlu yaşam olayları; bir yakının veya sevilen birinin ölümü, işten çıkarılma, ekonomik zorluklar, akut veya kronik hastalıkların eşlik ettiği önemli sağlık problemleri, ilişkisel problemler veya doğal afetler gibi yaşamı etkileyen yaşam tecrübeleri olarak ele alınabilir. Tüm bunların yanında yakın veya uzak çevreden sürekli dışlanma, eleştiri, değersizleştirme gibi ilişkisel örüntüler de bir o kadar zorlu yaşam olayları olarak değerlendirilebilir.

Bir diğer yandan hayatın içerisinde gerçekleşen olumlu olaylarda zorlayıcı olabilir; taşınma, yeni bir işe başlama, bebek bekleme, okula başlama gibi var olan sistemi değiştiren ve adaptasyon gerektiren olayları da düşünebiliriz.

Psikolojik dayanıklılık tüm bu olaylar karşısında ve sonrasında kişinin daha kolay uyum sağlayabilmesi olarak bilinir. Aynı koşullarda yaşanan zorlu yaşam olayı karşısında her birey farklı etkilenebilmektedir.

Örneğin, aynı koşullarda iki farklı kişinin trafik kazası deneyimlemesinin ardından biri sadece hafif kaygılar yaşantılarken bir diğeri bir daha arabaya binemeyecek kadar etkilenmiş olabilir.

İşte tam bu etkilenme noktasında psikolojik dayanıklılık kişinin durumla sağlıklı ve işlevsel bir şekilde baş edebilmesi için ruhsal bir destektir. Psikolojik dayanıklılık puanları yüksek olan bireyler özellikle yaşamsal zorlukların, travmatik olayların veya başarısızlığın üstesinden gelmede ve kararlılıklarını bu zorlu yaşam olaylarının tüketmesine izin vermek yerine duygusal olarak iyileşmenin ve hedeflerine doğru ilerlemeye devam etmenin yolunu daha kolay bulabilmektedir.

Peki kişiyi yaşam olayları karşısında daha dirençli kılan bu dayanıklılık kavramı nasıl gelişmektedir?

Bazı çalışmalar psikolojik dayanıklılığın genetik bir faktör olduğunu destekler nitelikte olduğu gibi birçok araştırma da sonradan edinilen, öğrenilebilir bir kendilik özelliği olduğunu öne sürmektedir. Gelişimsel erken çocukluk çevresi ve yaşam koşullarının öğrenilme aşamasında etkisi olduğu bilinmektedir.

“Geçmiş yaşam deneyimlerim ile birlikte geliştirdiğim içsel ve dışsal kaynaklara ulaşımım ne kadar mümkünse, zorlayıcı olaylar karşısında psikolojik dayanıklılığı yüksek bir insan olabilirim” da diyebiliriz. Kişinin kaynaklarının erişilebilir olmasının, rahatsız edici deneyimlerin ardından stresin zihin ve beden üzerindeki etkisini azaltmaya yardımcı olduğu da bilinmektedir.

Bu, insanların kendi bilişsel kaynaklarına erişim sağlamasına olası kılar, olaya dair soğukkanlı bir analiz ve daha işlevsel olabilecek davranışsal yolları değerlendirmeye olanak tanır.

Zorlu yaşam olayları (travmalar), acı ve hayal kırıklığını, bunaltıcı hale gelmelerine ve günlük yaşamı daha yüksek seviyede etkilenmelere izin vermeden atlatmak, kimse için her zaman kolay değildir. Ancak araştırmalar, sevilen birinin ölümünden, iş kaybından, kronik veya akut hastalıktan veya başka bir zorlu yaşam olaylarından sonra duygusal ve zihinsel olarak daha dayanıklı insanların neler yaptığını ortaya çıkarmaya başladılar. Öğrendikleri şeyler başkalarının kendilerinin daha dirençli olmasına yardımcı olabileceği düşünülüyor.

Daha dayanıklı olmak için stratejiler nelerdir?

Sağlıklı alışkanlıklar (yeterince uyumak, iyi beslenmek ve egzersiz yapmak) stresi azaltabilir ve bunun da dayanıklılığı artırabileceğini biliyoruz.

Ayrıca biliyoruz ki insan sosyal bir varlıktır, bağlanma da en temel ihtiyacıdır. Bu sebeple, yakın ilişkilere girdiğinizden ve sosyal desteğinizi beslediğinizden emin olmak, bir bireyin sorun çıktığında destek bulmasına yardımcı olabilir. Bu da psikolojik dayanıklılığı arttırabilir. Yine kişilerin kendi değerlerine uygun olarak yaşaması, onları sahiplenmesi de psikolojik dayanıklılık ile ilişkilendirilen bir diğer faktördür.

Bir kriz anında nasıl daha dayanıklı olabilirim?

Koronavirüs salgını gibi herhangi bir kriz, dayanıklılığı test edebilir. Yardım ve duygusal destek için sevdiklerinizle ilişkide olmak, öz bakımı artırmak ve durumun kontrolünüz altındaki yönlerine odaklanmak, neredeyse her fırtınaya karşı koymanıza yardımcı olabilir. Kişinin kontrol odağını değiştirmesi, yardımcı olabilecek bir başka faktör olabilir.

Nedir kontrol odağı dediğimiz kavram?

Kontrol odağı içsel ve dışsal olarak ikiye ayrılır. İçsel olan bireyin başına gelenleri kontrol altında tuttuğunu algılaması anlamına gelir, başına gelenlerin ardından pasif tepki yerine, değişmek ve gelişmek içim adım atmaya yardımcı olur. Dışsal kontrol odağı ise bireyin başına gelen her şeyi dış faktörlere atfettiği anlamına gelir.

Örneğin, çalışma hayatında başarısızlık elde eden bir kişinin sürekli olarak başarısızlığını çalışma arkadaşlarına ve patronlarına atfetmesi kişinin değişim için motivasyona sahip olmamasına sebep olacaktır. Ancak içsel kontrol odağı ile durumu ele alan kişi, bir sonraki işte daha iyi olabilmek adına hatalarından öğrenecek ve kendini geliştirecektir. Artık tepkisi pasif bir tepkiden uzaklaşacaktır.

Bu kapsamda değerlendirdiğimizde içsel kontrol odağına sahip olmak psikolojik dayanıklılıkla daha çok ilişkilidir. Kişi başına gelen olayların kurbanı rolünden uzaklaşacak, değişim ve büyüme için adım atacaktır.

Dışsal kontrol odağına yani sürekli dışa atfeden davranış ve düşünce örüntüsünü değiştirmek mümkün müdür?
Evet. herhangi bir beceri gibi, pratik ve tekrar gerektiren bir süreç ile bu mümkündür. Kısa vadede, pasif tepki vermek yerine, zorluklarla karşılaşıldığında kararlı olmaya ve somut adımlar atmaya da yardımcı olur.

Psikolojik dayanıklılık ve içsel kaynaklarıma erişimimi etkileyen zorlu çocukluk deneyimimi nasıl atlatabilirim?

Travmatik bir çocuklukta yaşamak derin izler bırakabilir, ancak iyileşmek mümkündür. Sevdiğiniz biriyle veya terapistle konuşmak son derece yardımcı olabilir. Araştırmalar, travmayı yeniden çerçevelemenin – örneğin tacizden sorumlu olmadığınızı kabul etmenin – yetişkinlerin genç benlikleri için empati hissetmelerine ve birçok güçlü yönlerini fark etmelerine yardımcı olabileceğini öne sürüyor.

Psikoterapi, bu konuda danışanlara yardımcı olur. Kişilerin geçmişte yaşadığı ve duygusal, davranışsal, bilişsel izler bırakan travmatik olaylar yeniden çerçevelenebilir. Eski bilişsel hatalar ve olumsuz algılar yerine daha işlevsel olanlar yerleştirilir. Kişinin kaynaklarının farkına varmasına ve sağlıklı/işlevsel kaynaklar üretmesine yardımcı olunur. Bu sayede kişiler zorlu yaşam olaylarının bugün ki etkilerinden kurtulur, bunun yanında geçmişte edindiği olumlu kaynaklarına erişimi de mümkün hale gelir.

Tüm bunların yanında travmatik deneyimler karşısında psikolojik olarak dayanıklılığın daha zayıf olmasının da çok anlaşılır olduğunu belirtmek isteriz. Bu konuda sizinle aynı duyguları paylaşan insanlar olduğunu bilmek, kendinize daha öz-şefkatli bir yerden yaklaşabilmenize olanak sağlayacaktır. Böyle durumlarda alanında uzman bir psikologdan yardım almak ise size iyi gelebilir.

İlginiz Çekebilir